Buz gibi ırmakların çağladığı damarlarımız, imbat gibi öğleden akşamüstüne dek süren tatlı heveslerimiz, okyanus gibi uçsuz bucaksız gülüşlerimiz, kırların hep çiçek açtığı kalbimiz, tüm mevsimlerin bayram tadında yaşandığı güvenlik alanımızdır çocukluk.
Kimileri içinse güneşin doğmak bilmediği karanlıktır; ellerden ayaklardan dört mevsim çekilmeyen soğukluk, sırtında ömür boyu taşıdığı kambur, gönlünde biriktirip de gözünden eksik edemediği göz yaşlarıdır, hatta kalbinden sökemediği pişmanlık, kaçtıkça kapıldığı vicdanıdır çocukluk.
Pusulamız şaşıp nereye ait olduğumuzu bilemediğimiz zamanlarda, ibrenin sabitlendiğini yön, zamanın durduğu andır çocukluk.
Büyüyüp geliştiğimiz yer misali, dönüştüğümüz halimizin doğduğu memlekettir çocukluk.
Aslında hiç kaybolmayan, sadece dönüşen, unutulmak istense de zamanla evrilen ve değişen, yetişkinlerin yüreğindeki ömürlük yüküdür çocukluk.
O yüzden kanımca ulusal egemenliğin çocuklara atfedilmesi, özel ve güzel olmasının yanında, içinde Atatürk'ün zekasına yakışır böyle özel bir sır taşır.
Memleketimizin neresi ve nasıl olduğu bizim seçimimiz olmasa bile, anavatanımızın özgürlüğünün ve egemenliğinin bizlere daha çocukken emanet edilmesi, ömürlük bir hediye ve sorumluluktur...
Hepimizin içimizde yaşattığımız, hala yüreğimizde yaşadığımız çocuk yanımızın bayramı kutlu olsun!
No comments:
Post a Comment